Yeşil Peri Etkisi

 Absinthe içenler, aslında bir “yeşil peri” görmez. Ama ilk yaygınlaştığı döndemde azımsanamayacak kadar çok insan, onunla konuştuğunu iddia eder. Yıllardır süregelen, bir çok esere konu olan ve namını da aynı isimle yürütmesini sağlayan "yeşil peri" efsanesi; zamanın sanatçılarının, eserlerinde ardı rdına konu alması ve defalarca birbirinden esinlenerek resmetmesiyle ortaya çıkan bir sanrıdır. Albert Maignan’ın  “The Green Muse” tablosundaki gibi sayısız yeşil peri figürü, bilinçli bir zihinsel yanılsamanın resmidir. O tabloya bakan bir ressam, içtiği absinthe’in baş döndürücü etkisini zihninde o kadar detaylı bir periye dönüştürür ki, yıllar sonra bile başka biri içtiğinde gördüğüne değil, ona önceden çizilen hayale inanır. Ve o noktada, içkinin etkisi değil; zihnin bir dönemin sanatçılarının tasvirleriyle yönlendirilmiş gerçekçi sanrılar ortaya çıkar. Hatta öyle ki, sonrasında çok defa absinthe içse de "yeşil periyle" hiç tanışmamış insanlar bile, kendisi görmese de, başkalarının gördüğüne çok eminmiş gibi kendini inandırabilir.

 Bu fenomen, insan zihninin en eski ve yerleşmiş alışkanlıklarından biridir; görmediğini görmüş gibi hissetmek, yaşamadığını yaşamış gibi anlatmak ve sonunda kendi yalanına inanmak. Absinthe içenler, periyi içeriklerinden değil; kendilerinden önce onun varlığına ikna edilmiş olmalarından ötürü görürler. Ve bu yalnızca içkiyle değil; inançla da mümkündür.

 Tarih boyunca insanların Tanrı’yı gördüklerini söylemelerinin, bir Yeşil Peri halüsinasyonundan farkı yoktur. Her yeni doğan inanç, eski anlatılanların izlerini taşır. Bir çölden gelen ses, bir mağarada yankılanan fısıltılar, bir ağacın dalından beliren ışık. Bunlar, absinthe’in perisinden farklı değildir. Görülen şey, gerçekten orada olan değil; zihnin görmek istediğidir. İnsan, bilinçaltına yüklenen bir görsel ya da kavramı, zamanla gerçekliğe dönüştürmeye meyillidir. Bu dönüşümün en güçlü aracı da sanattır, edebiyattır, hikayedir. Dinler de bu edebiyatın kutsiyet atfedilen halidir. İçkinin zihni bulanıklaştırması neyse, inancın sorgulamayı durdurması da odur. Absinthe, geçici bir hayal satarken; din, kalıcı bir hakikat illüzyonu yaratır. Fark şuradadır ki: biri sarhoşlukla biter, diğeri ölümle. Ama her ikisinin ortak zemini, insanın duygusal doyuma ulaşmak için hakikate değil, onun taklidine razı olmasıdır. Absinthe sonrası “yeşil peri” gören birinin hikayesindeki mantıkla, dini metinlerde “tanrıya” seslenenlerin mantığı aynı kökenden beslenir aslında. Farz edilen "gerçeklik", psikolojik bir yanılsamadır.

 İnsanlar içlerinde belirli beklentiler varsa, anlamsız görsel şekilleri bir yüz gibi algılamaya yatkınlık gösterebilir. Bir Toronto çalışmasında %35 oranında katılımcı, bilgisayar tarafından oluşturulmuş rastgele görsellerde; anne yüzü ya da aralarında harfler gördü. Bu, yalnızca içkinin değil; toplumsal kodların bilinçaltımıza kazındığı bir zihin hilesidir. Pareidolia, yani anlamlı desenler bulma eğilimi, insanların "kutsal" görünümlü imgeleri sıradan nesnelerde bulmasının da kökenidir. Nörobilimsel sistemler, sadece absinthe’in verdiği sarhoşluk haline değil; “ibadetlerle şifa bulma” ya da “dua ile acıyı azaltma” deneyimine de hizmet eder. MRI çalışmalarında görülmüş ki; şifa mekanları, ibadethanler ya da dualarla ilişkili görseller gözler önüne getirildiğinde, beynin ödül merkezleri ve acı kontrol sistemi aktive oluyor, yani tıpkı bir ilacın etkisi gibi. Bu, placebodan farklı değildir; nasıl ki şeker hapı ağrıyı hafifletebiliyorsa, bu imgelemeler veya dualarla yüzleşme de aynı beyin bölgelerini kullanarak rahatlama sağlar. Placebo etkisinin merkezinde, özellikle periaqueductal gray, opioid sistem ve frontal beyin bölgeleri yer alır. Aynı sistemler, "şifa" amaçlı bakışta da aktive olur; çünkü beklenti, biokimyasal tepki yaratır. Tıpkı “yeşil peri” gibi, bir şeyin gerçekten orada olup olmaması önemini yitirir.

 İnsanlar dinlere, peygamberlere, tanrılara; onların söylediklerinden çok önce, çizilen profillere inandılar. Tanrı'yı kimse görmedi. Ama biri ona bir form verdiğinde, o forma taptılar. Musa'nın tanrısı çölden geldi, İsa’nınki acıdan, Muhammed’inki gökten. Her biri, bir öncekine dair bir düzeltme taşıdı. Tıpkı bir ressamın, başka bir ressamın yeşil perisini daha estetik çizmesi gibi. Tanrı, her dönemde daha ulaşılabilir, daha korkutucu, daha teselli verici bir forma sokuldu. Ve o form, binlerce yıl boyunca zihinlere kazındı. Artık insanlar Tanrı’yı aramayı bıraktı. Çünkü nasıl bir Tanrı profili olması gerektiğine ikna edilmişlerdi. Aradıkları şey Tanrı değil, ikna oldukları Tanrı’nın onayını alma ihtiyacıydı. Bu noktada, absinthe ve din, aynı epistemolojik illüzyonun eserleri olur. İnsana gösterileni, kendi gördüğüne göre şekillendirmek; yalnızca başarılı bir algı oyunu değil, aynı zamanda aklın iflasına yol açacak tehlikeli bir strateji. Zihin, boşluğu doldurabilir, ama o boşluk; daha önce başkalarının hangi resmi çizdiğine göre dolar.

 Bugün, hala kutsal kitaplarda yazanların gerçekliğini tartışanlar, aslında birer Maignan tablosunun içinden konuşmaktadır. Bilinçaltına işlenmiş bir peri gibi, bilinçlerine yerleştirilen tanrının varlığından o kadar eminler ki, onu sorgulamak, kendi gerçekliklerini yıkmakla eşdeğerdir. Bu yüzden, farklı her düşünce sapkın, her eleştiri küfür, her şüphe, şühesiz cehennemliktir. İnsanın Tanrı’ya ihtiyacı yoktur; insanın aslında ikna olmaya ihtiyacı vardır. Ve bu ikna süreci başladığında, rasyonalite işlevsiz hale gelir. Yani absinthe içen bir sanatçının, zihninde o periyi görmek için kendini fark etmeden de olsa şartlaması gibi; insanlar da Tanrı'yı "hissettiğini" söylemek zorunda hisseder. Bu, gerçek bir tecrübe değil; toplumsal onay, tarihsel dayatma ve bireysel yalnızlıkla inşa edilmiş bir kandırmacadır.

 İnsanın yer yer sahip olduğunu düşündüğü inançlarını sorgularken, şu soruyu da es geçmemesi gerekir; inandığın "Tanrı"nın yüzü, sana ne zaman çizildi? Hangi kitap, hangi vaaz, hangi tören onu senin bilinçaltına kazıdı? Sen gerçekten onu mu buldun, yoksa yalnızca sana daha önce gösterdikleri “yeşil peri”yi mi gördüğünü sandın?


Kaynaklar:

https://www.psychologytoday.com/us/blog/your-brain-food/202112/the-placebo-effect-and-god-may-live-in-the-same-brain-region

https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8612641

https://hub.jhu.edu/magazine/2024/winter/pareidolia-faces-in-nature

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0010945214000288

https://www.health.harvard.edu/newsletter_article/the-power-of-the-placebo-effect

https://homershadaverde.wordpress.com/2019/03/11/the-green-fairy-the-literary-muse/

https://www.bbc.com/culture/article/20140109-absinthe-a-literary-muse

https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5487465


Popular posts from this blog

Evreka Yanılgısı

Adaletin Olmadığı Yerde Tanrı Susar

İnancın Anatomisi